15 Eylül 2012 Cumartesi

Bilirsin

Kimsenin "iyi geceler" demesine gerek duymadan yatıp mışıl mışıl uyuyabilirim ama sen yine de bana "iyi geceler" de istiyorum. Çünkü bilirsin; uyumakla mutlu uyumak arasında çok fark var.

Değişim Saçta Başlar

Hayatımın belli dönemlerinde değişim açlığı yaşıyorum ve o dönemlerden birindeyim. Aslında en büyük değişimleri yaşayacağım bir dönemdeyim: üniversite, yeni arkadaşlar, bambaşka bir çevre, farklı sosyal aktiviteler... Ama sanki tüm bunlar yetmezmiş, saçımla ilgili bir değişiklik yapmazsam diğer hiçbir şeyin bir anlamı yokmuş gibi geliyor. Ne derler bilirsiniz, "Saçını kestirmeye karar veren bir kadın, hayatında köklü bir değişiklik yapmak üzeredir.". İşte tam da bu nedenle tüm bu yeniliklere rağmen değişimi eksik hissediyorum. Diğer yandan da ilk defa bu denli sağlıklı bir şekilde uzayan saçlarımı kestirmeye kıyamıyorum. Öyle böyle değil çok zor iş vallahi.

Şarkılar ve Hatıralar

Ara verdiğimiz dönemde bir gün bana Teoman'ın Mavi Kuş ve Küçük Kız şarkısından bir bölüm göndermişti:


"Bilirim çok kirlidir aşk sicilim
Sadakat konusunda da pek iddialı değilim 
Ama bu kez farklı olsun diye 
Sen denersen ben de denerim."

                        
Daha birkaç gün öncesine kadar ara verelim diyen çocuk, normal zamanlarda odunlukta adeta bir dünya markası olan o hödük bu dönemde yerini hoş ve anlamlı şarkı sözleri atan romantik bir erkeğe bırakmıştı. İşte böyle ne istediğini bilmeyen bir dengesizdi kendisi. Onun davranışları ve benim mantığım bitirdi bizi.


Bunun yanında şarkının güzelliği tartışılmaz tabii. Buyrun: http://www.youtube.com/watch?v=JuBZcWCqTz8

12 Eylül 2012 Çarşamba

İnsanlar planlar yaparlar, Tanrı da onlara gülermiş.

Aylar sonra bilmediğim bir numaradan bir mesaj: "Bu yeni numaram ad soyad.". Bende tabii hemen diğerine ne olduğunu sordum, sonra bir şekilde soğuk ve mesafeli de olsa konuşmaya başladık. Benim onu ekmeme ne kadar bozulduğunu anlattı bende özür diledim ve kendimce bir şeyler açıklamaya çalıştım. Birkaç gün içerisinde eski günlerdeki gibi bütün gün boyunca mesajlaştık hatta aradı, konuştuk. Sonra da buluştuk zaten. Her şey bir anda oldu; mesaj geldi, mesajlaştık, barıştık, konuştuk, buluştuk, çıkmaya başladık. Öyle ki, bu sanki taa yıllar öncesinden ikimizin de istediği bir şeymiş gibi. Kendimize defalarca sadece arkadaş olduğumuzu söylediğimiz, öyle olmadığını bildiğimiz ama itiraf edemediğimiz...
     *Hep olmasını istediğin ve beklediğin bir şey, kolay denilebilecek bir şekilde oluyorsa o işte kesin bir terslik vardır. Çabuk elde ettiğini çabuk kaybedersin neticede. Ne saçma... İşte bende kaybettim onu. Yok hayır kaybetmek değildi bu. Sahi ne demişti bana? "Ara mı versek acaba, bizim için daha iyi olucak gibi. Hayatımızın en önemli senesi sonuçta." Hem de mesajla söylemişti bu düşüncesini. Ben her zamanki gibi bir mesaj okumayı beklerken okuduğum bu mesaj sonrasında şaşkınlığı, hayal kırıklığını, mutsuzluğu ve nefreti bir arada hissetmiştim. Yarı yolda bırakılmış gibi, sanki ara verip sonra tekrar bir araya gelebilecekmişiz gibi. ***       Çok geçmeden buluştuk. Hiçbir şey yokmuş gibi sarıldı bana, herkesin ortasında olmamıza aldırmadan doya doya öptü, doya doya öpemedim. Yol kenarındaki beton taşlara oturduk sonra. Durdu, "ne karar verdin" dedi. Sustum, düşünmeye çalıştım, ardından "hayır, yapabiliriz, en azından deneyebiliriz, daha çok yeniyiz." demek istedim ama "tamam öyle olsun, ara verelim" dedim. "vay be, bu kadar kolaydı yani" dedi. Ne dememi beklediğini anlamıyordum, "ara verelim" diyen birine bundan başka ne denebilirdi ki, gerçekten söylemek istediklerimi söylesem ne fark ederdi ki?
     *Günler geçiyordu ve biz konuşmadan duramıyorduk. İkimiz de deli gibi özlüyorduk ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Zamanla uzaklaştık, sosyal paylaşım sitelerinde onun başka kızlarla konuştuğunu gördükçe çıldırıyordum resmen. Ben bu iğrenç seneyi atlattıktan sonra tekrar bir araya geleceğimize bir şekilde kendimi inandırmaya çalışıp her şeyden ve herkesten kendimi uzak tutarken, onun başkalarıyla konuşup mutlu olması hiç adil değildi. Tam o zamanlarda bir arkadaşım geldi ve 'seni biriyle tanıştıyım bak bi konuş en azından çok beğenmiş seni' dedi, önce reddettim ama O'na o kadar kızgındım ki, tanışmaktan zarar gelmez diyip kabul ettim. Zaman zaman bunu kabul etmenin, hayatımın hatası olduğunu düşünmüyor değilim. Tabii ki diğer bütün şeyler gibi işler yine planladığım gibi gitmedi ve olay ciddiye bindi, çıkmaya başladık. Tam da O'nun doğum gününün olduğu zamana geliyordu. Çıktığımız süreçte doğum günüyle ilgili planlar yapıyorduk ama nerden bilicektik olayların böyle gelişeceğini ve doğum gününü facebookta duvarına yazdığım sade bir yazıyla kutlayacağımı.
     *O zaman çıktığım çocukla olan biteni daha sonra anlatacağım ama özet geçmek gerekirse güzel denilebilecek türden bi ilişkimiz vardı. Zaman geçti O'nunla konuşmaya başladık, tamamen geyik muhabbeti olarak başlasa da sonrasında bütün kinini kustu bana: 'sana bekle denmezmiş anladım', 'resmen aldattın beni' tarzında bir dolu şey söyledi. Hatta bir zamanlar sahiplenmediği kadar sahiplenip çıktığım çocukla kavga etmeye bile yeltendi. Bunlar ve daha fazlası az çok kafamı karıştırmıştı. Bir de üstüne çıktığım çocukla yaptığımız gereksiz tartışma eklenince benim kararsız hallerim başladı ve sonunda tabii ki gidip ayrıldım.***       Bu dönem, O'nu sevdiğimi düşündüğüm dönemdi. Ona mesaj atıyor, ondan mesaj bekliyordum. Hatta çok yorgun eve geldiğim zamanlarda onunla saatlerce telefonda konuştuktan sonra hemen yatıyor, doğru düzgün çalışamıyordum bile. Müzik dinleyip onu düşünmekten, sürekli hayal kurmaktan kafayı yeme noktasına gelmiştim. Eski sevgililerine karşı nefret doluydum. Bazen onun da buna benzer şeyler yaşadığını düşünsem de çoğu zaman kendime öyle olmadığını söylerdim, böylelikle kendimi ondan uzak tutardım. Hastalıklı bir ilişkimiz vardı zaten; istemekle istememek, sevmekle sevmemek arasında sıkışmış, yarım kalmış...
     *Bir gün beni kıskandırmak için en yakın arkadaşımı kullandı, sonra bana seni kıskandırmak için yapmıyorum ben bunları dedi. Canımı yakmaya çalıştı, iğrençliğini fark ettim. Yine uzaklaşmaya çalıştım. Ama nasıl bir şeydir ki ben ondan ne kadar uzaklaşmaya çalışsam da yapamıyordum. Kendi düşüncelerim ve anılar yetmezmiş gibi O da kendini hatırlatmak için elinden geleni yapıyordu.***       Hayatımızı etkileyecek olan o büyük sınavdan önce de görüştük, ortak arkadaşlarımızla. Sonrasında ara ara yine konuşsak da daha öteye gidemedik. Aslında başka biriyle görüşmeme rağmen bekledim evet, hatta bu nedenle tartıştım o çocukla ama ortada bir şey yoktu sadece hayatımdan çıkaramıyordum.
     *İlerleyen zamanlarda hayatıma biri girdi; diğerlerinden daha farklı, daha gerçek. O zamandan sonra pişmanlıklarını, düzelmeye çalıştığını, özlediğini söylemesine ve yazdığı diğer şeylere rağmen hiçbir etkisi olmadı, bir şeyler olur gibi bile olmadı. İşte o zaman çıktı hayatımdan, o zaman kaybettim O'nu. Aslında eski sevgilimi değil, eski ama iyi bir arkadaşımı kaybettim ben, üzüntü veren şey de oydu zaten. Ama geçti, çok oldu.                                                                                                                                                                                                                                                                                    
 "ara verilen bir ilişkiye dönülmez" demiştim, "biz bir ilk olabiliriz" demişti, olamadık.

Bazen

Bazen her şey o kadar güzel gidiyor ki, ne olacak da mutluluğum bozulacak diye düşünmekten o ana odaklanamıyorum. Sonunda en takılmaması gereken, en gereksiz, en boktan olayı kendime sorun edinip bütün mutluluğumun içine ediyorum. Böyle de bi cinsim.

6 Eylül 2012 Perşembe

Geçmişten bir anı tarzında

Nerden baksanız bundan 1 sene öncesine gideceğim şimdi, hatta daha da öncesine. O'nunla ilk tanıştığım zamana: lise 3'e geçtiğim seneye... Size anlatacağım çocuksa bizim okulda olmamasına rağmen okulumuzdaki kızlar arasında oldukça popüler. Hemen hemen hepsiyle bir muhabbeti var. Tabii bu durum o ara beraber takıldığımız okulun popüler çocuklarını deli ediyor. Yakınlarındaki kızların onunla konuşmalarına kesinlikle katlanamıyorlar. Hatta sırf bu yüzden arkadaş grubumuzda tartışmalar aldı başını yürüdü. Resmen kızlar erkekler olarak ayrıldık. Ben çocuğu tanımamama ve konuşmamama rağmen doğal olarak kızların yanındaydım ve haliyle de erkeklerle aram limoniydi. Sonra birgün ben de tanıştım O'nunla. Sıcak, samimi, komik, doğal ve hoş denilebilecek bir çocuktu. Tüm muhabbetimiz msn, facebook, twitter ve telefon mesajları üzerine kurulu olsa da oldukça eğleniyorduk. Sabah uyandığımda telefonumdaki upuzun komik mesajları okumak güzeldi yani. Aradan birkaç ay geçtikten sonra aramın bozulduğu o arkadaşlarımla aramız düzelmeye başladı, daha doğrusu ben öyle sandım. Ve O'nunla buluşacağımız gün onu ektim. Sonrasında ise o zamanlar beni gerçek anlamda güldüren ve gerçekten bana değer verdiğini hissettiğim o kişiyi bir hiç uğruna ektiğim için kendime kızdım ama bunu telafi etmek içinse hiçbir şey yapmadım, yapamadım.

3 Eylül 2012 Pazartesi

Özel Şeyler

Anlayamadığımız ve sürekli bu nedenle hatalar yapıp ilişkilerimize zarar verdiğimiz şey, her ilişkinin birbirinden farklı olması. Önceki ilişkilerden ders çıkarıp diğerlerinde daha temkinli olmaya çalışmak normal belki ama önceki ilişkinde olan biten her şeyi diğer ilişkilerine uyarlamaya çalışmak doğru değil. Hatta fazlasıyla saçma ve sinir bozucu. Her insan farklı olduğu gibi doğal olarak her iki kişinin birlikteliği de farklıdır. Sen tutup da yeni başlayan bir ilişkinde, eskide bıraktığın bir ilişkinin izlerini ararsan ya da yaratmaya çalışırsan kaybedersin. Yani eğer hala eski ilişkini özlüyor, o zamanların izlerini hayatında taşımak istiyorsan yeni bir ilişkiye başlamayacaksın arkadaş bu kadar basit yani. Sen mutlu olacaksın diye karşındakini üzüp hırpalamaya hakkın yok senin. Yeni bir ilişkiye başlıyorsan kuralsız, ön yargısız ve beklentisiz olacaksın; karşındakini tanımaya çalışacaksın. Böyle olduğu sürece bir zaman sonra zaten her şey yoluna girer ve bir bakarsın ki geçmiş artık umrunda bile değildir.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Olması Gereken ve Olan

Şimdi düşünüyorum da hayatımın en boş geçmesi gereken ama buna rağmen en dolu geçen senesiydi. Çok severek çıktığım ve sonu hiç de iyi bitmeyen eski sevgilimin geri dönmesiyle başladı, ilişkimiz beklendiği gibi uzun sürmeden bitti. Ardından 1 seneden uzun bir süre flört ettiğim sonra belli nedenlerden ötürü küsüp konuşmadığım çocukla barışıp ani bir kararla çıkmaya başladık. Ve çok geçmeden sevgimizin, 'hayatımızın en önemli senesini' etkilememesi için ara vermeye karar verdik. Ara vermek ya. Hayatımda ara vermek kadar saçma bir şeye daha tanık olmadım henüz. Doğru düzgün konuşmak yok, başkasıyla flört etmek yok, arada bir telefonlaşma ya da mesajlaşma, sahiplenmekle sahiplenmemek arasında ya da sahiplenilmekle sahiplenilmemek arasında gidip gelmek, belirsizlik, laf sokma çabaları ve buna rağmen çok özlemek... Başlarda sadece çok özlüyorsun; o saatlerce süren telefon görüşmelerinizi, günün her dakikası onunla mesajlaşmayı ya da sabah uyandığında ondan gelen onlarca şebek mesajları görmeyi... Sonra ara vermenizin amacını kavrıyorsun: seneyi verimli geçirmek. Ve ister istemez uzaklaşıyorsun. İşte ne oluyorsa o zaman oluyor. Birbirinden sadece twitterda ya da facebookta paylaştığı fotoğraflar sayesinde haber almaya başlıyorsun, bikaç kişiyle konuşmalarını görüp kendi kendine senaryolar uyduruyorsun. Sonra ona sinirlenip kendi kendine küsüyor, kendini iyice ondan uzaklaştırıyorsun. En azından ben öyle yaptım. Tam da o sırada karşıma çıkan bir başka çocukla konuşmaya başladım. Başlarda pek ciddiye almıyordum ama birden ben bile ne olduğunu anlamadan kendimi onunla çıkarken buldum. Ve o seneye kadar hayatımın aşkından almayı beklediğim ilk öpücüğümü, gittim sonradan şerefsizin teki olduğunu öğreneceğim bu anguttan aldım.

Not: Detaylar çok yakında.

Çaresizlik mi demeli?

Hiç çok sevdiğiniz ve gerçekten çok sevildiğinizi bildiğiniz halde bir şeylerin ters gittiğini daha doğrusu gidemediğini hissettiniz mi? Bir ilişkide sevgiden daha fazlasının gerektiğini içiniz yana yana anladınız mı? Onunla en lüzumsuz detaya kadar her şeyi paylaşmak isteyip paylaşamadığınız zamanlar oldu mu? Ben bunları yaşadım işte. Ona her şeyi anlatmak istedim, beni ağlarken, kızgınken, mutluyken, küfür ederken, en savunmasız anımda ya da şebeklikler yaparken görsün ve tüm bunlara rağmen beni sevsin istedim. Ve korktum; o hallerimi görürse beni sevmez ve benimle olmaktan vazgeçer diye korktum. Sonra da eğer beni tam anlamıyla tanımıyorsa beni nasıl sevebilir diye düşündüm. Sanki 'deli gibi sevdiği' kişi ben değil de sadece dışarı yansıttığım ben gibi geldi, üzüldüm. Belki kıskandım. Kulağa pek de mantıklı gelmiyor değil mi? Ama ben zaten mantık aramıyorum artık düşüncelerimde, söylediklerimde. Eğer aşıksan, bir süre sonra her şey değişiyor; mantıklı düşünemiyor, doğru kararlar veremiyorsun. Ve ben o durumda verebileceğim belki de en doğru kararı verip ona kendimi anlatmaya karar verdim. Kendi duygularına güveniyorsan ve onun da duygularından eminsen konuşmalısın bence, konuşabilmelisin. Çünkü eğer kendine geleceğinden ne beklediğini sorduğunda verdiğin her cevabın içinde 'O' varsa, sadece onunla bir gelecek düşünebiliyorsan kalbini sonuna kadar ona açmalısın. Bütün hayallerini, umutlarını ve sevgini gerçek seni sevmeyecek biri için kaybetmeye değmez çünkü. Onun için evet, kesinlikle eminim; doğru olan bu ve onunla konuşmalıyım.

10 Ağustos 2012 Cuma

Zaman


Çok değil daha birkaç hafta öncesine kadar sana baktığımda ayaklarımın altından yerin kayıp gittiğini hissediyordum. Şimdi ise yine sana bakıyorum ve ellerimin arasından kayıp gittiğini hissediyorum. Değişik bir şey bu, garip bir duygu. Sanki birisi eline bıçağını almış karnımı deşiyormuş gibi. Genelde böyle durumlarda hep kalbin acı çektiğini söylerler. Ama ne bileyim bana sanki kalbimdeki o acı, karnımdaki sızlamanın yakınından bile geçemez gibi geliyor, öyle düşünüyorum en azından. Ya da seni hiç unutamayacağımı. Gerçi hep benimle kalacağını da düşünüyordum da noldu Allah aşkına? Yine de gidiyorsun değil mi? Onca geçirilen zamana, söylenen onca şeye, verilen onca sözlere rağmen ellerimin arasından kayıp gidiyorsun. Karşımda, gözlerimin içine bakamadan, tek bir kelime bile edemeden öylece duruyorsun; tek bir kelime bile edemiyorum. Öylece duruyoruz. Ve sen gidiyorsun işte. Gitme...

9 Ağustos 2012 Perşembe

Dikkat, bu bir merhaba yazısıdır.



Hiç kimse mükemmel değildir. En yakınımızdakilerin bile sevmediğimiz yanları vardır ama bunlardan diğer yakınlarımıza bahsedersek iki yüzlü güvenilmez pisliğin teki oluruz. Onun için içinden geçenleri yazmak en güzeli, buraya ya da başka bir yere. Ha günün birinde o malum kişiler bu yazdıklarımı okuyup bana hesap sorarlarsa şu koskoca dünyada yapayalnız kalmakla karşı karşıya gelebilirim. Yalnızlığa dayanamadığım için öyle bir şey olursa sıçtığımın resmidir. Neyse ya, onu o zaman düşünürüm. Şimdi, hadi başlayalım.

                                                                                 narkırmızı