12 Eylül 2012 Çarşamba

İnsanlar planlar yaparlar, Tanrı da onlara gülermiş.

Aylar sonra bilmediğim bir numaradan bir mesaj: "Bu yeni numaram ad soyad.". Bende tabii hemen diğerine ne olduğunu sordum, sonra bir şekilde soğuk ve mesafeli de olsa konuşmaya başladık. Benim onu ekmeme ne kadar bozulduğunu anlattı bende özür diledim ve kendimce bir şeyler açıklamaya çalıştım. Birkaç gün içerisinde eski günlerdeki gibi bütün gün boyunca mesajlaştık hatta aradı, konuştuk. Sonra da buluştuk zaten. Her şey bir anda oldu; mesaj geldi, mesajlaştık, barıştık, konuştuk, buluştuk, çıkmaya başladık. Öyle ki, bu sanki taa yıllar öncesinden ikimizin de istediği bir şeymiş gibi. Kendimize defalarca sadece arkadaş olduğumuzu söylediğimiz, öyle olmadığını bildiğimiz ama itiraf edemediğimiz...
     *Hep olmasını istediğin ve beklediğin bir şey, kolay denilebilecek bir şekilde oluyorsa o işte kesin bir terslik vardır. Çabuk elde ettiğini çabuk kaybedersin neticede. Ne saçma... İşte bende kaybettim onu. Yok hayır kaybetmek değildi bu. Sahi ne demişti bana? "Ara mı versek acaba, bizim için daha iyi olucak gibi. Hayatımızın en önemli senesi sonuçta." Hem de mesajla söylemişti bu düşüncesini. Ben her zamanki gibi bir mesaj okumayı beklerken okuduğum bu mesaj sonrasında şaşkınlığı, hayal kırıklığını, mutsuzluğu ve nefreti bir arada hissetmiştim. Yarı yolda bırakılmış gibi, sanki ara verip sonra tekrar bir araya gelebilecekmişiz gibi. ***       Çok geçmeden buluştuk. Hiçbir şey yokmuş gibi sarıldı bana, herkesin ortasında olmamıza aldırmadan doya doya öptü, doya doya öpemedim. Yol kenarındaki beton taşlara oturduk sonra. Durdu, "ne karar verdin" dedi. Sustum, düşünmeye çalıştım, ardından "hayır, yapabiliriz, en azından deneyebiliriz, daha çok yeniyiz." demek istedim ama "tamam öyle olsun, ara verelim" dedim. "vay be, bu kadar kolaydı yani" dedi. Ne dememi beklediğini anlamıyordum, "ara verelim" diyen birine bundan başka ne denebilirdi ki, gerçekten söylemek istediklerimi söylesem ne fark ederdi ki?
     *Günler geçiyordu ve biz konuşmadan duramıyorduk. İkimiz de deli gibi özlüyorduk ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Zamanla uzaklaştık, sosyal paylaşım sitelerinde onun başka kızlarla konuştuğunu gördükçe çıldırıyordum resmen. Ben bu iğrenç seneyi atlattıktan sonra tekrar bir araya geleceğimize bir şekilde kendimi inandırmaya çalışıp her şeyden ve herkesten kendimi uzak tutarken, onun başkalarıyla konuşup mutlu olması hiç adil değildi. Tam o zamanlarda bir arkadaşım geldi ve 'seni biriyle tanıştıyım bak bi konuş en azından çok beğenmiş seni' dedi, önce reddettim ama O'na o kadar kızgındım ki, tanışmaktan zarar gelmez diyip kabul ettim. Zaman zaman bunu kabul etmenin, hayatımın hatası olduğunu düşünmüyor değilim. Tabii ki diğer bütün şeyler gibi işler yine planladığım gibi gitmedi ve olay ciddiye bindi, çıkmaya başladık. Tam da O'nun doğum gününün olduğu zamana geliyordu. Çıktığımız süreçte doğum günüyle ilgili planlar yapıyorduk ama nerden bilicektik olayların böyle gelişeceğini ve doğum gününü facebookta duvarına yazdığım sade bir yazıyla kutlayacağımı.
     *O zaman çıktığım çocukla olan biteni daha sonra anlatacağım ama özet geçmek gerekirse güzel denilebilecek türden bi ilişkimiz vardı. Zaman geçti O'nunla konuşmaya başladık, tamamen geyik muhabbeti olarak başlasa da sonrasında bütün kinini kustu bana: 'sana bekle denmezmiş anladım', 'resmen aldattın beni' tarzında bir dolu şey söyledi. Hatta bir zamanlar sahiplenmediği kadar sahiplenip çıktığım çocukla kavga etmeye bile yeltendi. Bunlar ve daha fazlası az çok kafamı karıştırmıştı. Bir de üstüne çıktığım çocukla yaptığımız gereksiz tartışma eklenince benim kararsız hallerim başladı ve sonunda tabii ki gidip ayrıldım.***       Bu dönem, O'nu sevdiğimi düşündüğüm dönemdi. Ona mesaj atıyor, ondan mesaj bekliyordum. Hatta çok yorgun eve geldiğim zamanlarda onunla saatlerce telefonda konuştuktan sonra hemen yatıyor, doğru düzgün çalışamıyordum bile. Müzik dinleyip onu düşünmekten, sürekli hayal kurmaktan kafayı yeme noktasına gelmiştim. Eski sevgililerine karşı nefret doluydum. Bazen onun da buna benzer şeyler yaşadığını düşünsem de çoğu zaman kendime öyle olmadığını söylerdim, böylelikle kendimi ondan uzak tutardım. Hastalıklı bir ilişkimiz vardı zaten; istemekle istememek, sevmekle sevmemek arasında sıkışmış, yarım kalmış...
     *Bir gün beni kıskandırmak için en yakın arkadaşımı kullandı, sonra bana seni kıskandırmak için yapmıyorum ben bunları dedi. Canımı yakmaya çalıştı, iğrençliğini fark ettim. Yine uzaklaşmaya çalıştım. Ama nasıl bir şeydir ki ben ondan ne kadar uzaklaşmaya çalışsam da yapamıyordum. Kendi düşüncelerim ve anılar yetmezmiş gibi O da kendini hatırlatmak için elinden geleni yapıyordu.***       Hayatımızı etkileyecek olan o büyük sınavdan önce de görüştük, ortak arkadaşlarımızla. Sonrasında ara ara yine konuşsak da daha öteye gidemedik. Aslında başka biriyle görüşmeme rağmen bekledim evet, hatta bu nedenle tartıştım o çocukla ama ortada bir şey yoktu sadece hayatımdan çıkaramıyordum.
     *İlerleyen zamanlarda hayatıma biri girdi; diğerlerinden daha farklı, daha gerçek. O zamandan sonra pişmanlıklarını, düzelmeye çalıştığını, özlediğini söylemesine ve yazdığı diğer şeylere rağmen hiçbir etkisi olmadı, bir şeyler olur gibi bile olmadı. İşte o zaman çıktı hayatımdan, o zaman kaybettim O'nu. Aslında eski sevgilimi değil, eski ama iyi bir arkadaşımı kaybettim ben, üzüntü veren şey de oydu zaten. Ama geçti, çok oldu.                                                                                                                                                                                                                                                                                    
 "ara verilen bir ilişkiye dönülmez" demiştim, "biz bir ilk olabiliriz" demişti, olamadık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder